Jean-Christoph Grangé... Başka bir söze gerek yok aslında. Bir Grangé okuru olarak hiç düşünmeden alarak okuduğum bu kitap da yazarın diğer kitapları gibi sizi alıp muhteşem bir maceraya sürükleyecek. Kendi içinizde bir yolculuk. Tıpkı kahramanımızın yolculuğu gibi, Mathias Freire, Victor Janusz, Narcisse, Nono, Kubiela. Ve Matruşka...
Mitolojiden sanata, psikolojiden gerçek hayata... Kitapta anlatılan olaylar ve özellikle yapılan betimlemeler, kahramanımızın kendisine bulmak için atıldığı maceraları filmsel bir anlatımın yanında araştırmacı bir gözle okuyucuya sunuyor. Yazarın çok farklı kültür ve kaynaklardan beslendiğini Anadoluda'ki çobanların giydiği kepenekten bahsettiğini okuduğunuz anda anlayacaksınız. Öyle ki, kitabı elinizden bırakabilecek zaman bulursanız, hemen kitapta geçen ve detaylarıyla anlatılan sanatsal teknikleri araştırırken bulabilirsiniz kendinizi. Bunlardan birisi fotoğrafik görüntü elde etmede kullanılan dagerreyotipi tekniği.
Seri cinayetlerin işlenmesi ve bunların dayandırıldığı mitolojik ögeler, mitolojiyle ilgilenmeyi pek sevmeyenlerin bile ilgisini çekecek türden. Minotauros, İkaros, Uranos, Kronos...
“
Ben gölgeyim.
Ben avım.
Ben katilim.
Ben hedefim.
Kurtulmak için tek çarem var: diğerinden kaçmak.
Peki ya diğeri de bensem?
”
Bordeaux, Marsilya, Nice, Paris sokaklarında yaşanan kovalamaca aslında kahramanımızın kendinden kaçması mı yoksa kendine bulmaya yaptığı bir yolculuk mu? Buna okuduktan sonra siz karar verin.
İbrahim Küçükkoç